Garip ama gerçek deyimi sanırım bu üç kelime ile örtüşüyor. Teknoloji ilerledikçe betonlaşıyor her yer-şey. Biz, daha doğrusu ben. Bazılarının resimlerde, bazılarının gece yatmadan önce dinlediği masallarda, bazılarının belediye parklarında gördükleri... İşte onlar gerçek, ağacı olan, içinde bin bir çeşit hayvanı,bitkisi, yaşam faaliyeti gösteren birçok canlı veya cansızı olan yer. Dışarıdan bakıldığında yeşil, içeriden bakıldığında görmek istediğiniz yer.
Ben beton ormanlarda büyümedim. Beton ağaçlara tırmanmadım. Beton papatyalar toplayıp anneme kolye yapmadım. Çünkü ben gerçek ormanda büyüdüm.
Her tarafı farklı bir geometrik cisim olarak anacaksak, beton ormanlar, üçgen ve prizmaları, kare ve prizmaları, dikdörtgen ve prizmaları. Ve, daha niceleri.. Hayatlarımızı kısıtlayan bu prizmalaşma hareketleri, yaşadığımız yerlerin betonlaşmasına yol açtı. Herkes şehir hayatının prizmalaşmış görüntüsüne alıştı. Gerçek doğayı, yaşadıkları yerlerin yaşanacak yer olmadığını anladıklarında, herkes emekli olup, gerçek yaşamı yaşamak için gençliklerini heba edip, iki üç saatlik sınav için yıllarca çalışıp, hayat kurmaya çalışıyorlar. Bu nasıl bir sistem ki, bize verilen gençlik nimetini boşa harcıyoruz ?
Söylemek istediğimi sanırım okuyan ve gerçek yaşamı tanıyan kişiler anlayabilir. Gerçek yaşam diyorum çünkü, bizim şuanda yaşadığımız yaşama ben beton yaşam adını veriyorum. Beton yaşamı sevenler bana kızabilirler. Haklılar. Çünkü farklı olan şeyleri seçmek, insanlığın doğasında var.
Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi bekliyorum.
uğur karadeniz
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder