Ödül ve Ceza
Zamanların geride kaldığı,
yaşamın iki renkle devam ettiği bir dünya. Devletler kendilerine ait sadece iki
renk seçmek zorundalar. Bu renklerden biri Ödül’ü diğeri Ceza’yı temsil etmesi
gerekir. İnsanların sadece duygularını kaybetmiş değil, düşünceleri ve
hareketleri bile kısıtlanmıştır.
İnsanların duygularına,
hayallerine, hareketlerine, meraklarına, korkularına ve düşüncelerine devletlerin
yönetenleri seçer. Bu seçilen ögeler bir veya iki tanedir. Hangi devlet
duyguları seçtiyse, o toplum sadece duygulardan seçilenler kadar
duygulanabilir. Hangi devlet hangi hayalleri seçtiyse, o toplum o hayalleri
kurabilir. Hangi devlet hangi hareketleri seçtiyse, o toplum o hareketlerden fazlasını
yapamazlar. Hangi devlet hangi merakı seçtiyse, o toplum yenilikçidir. Hangi
devlet korkuları seçtiyse, o toplum diğer renklerden sadece korkar. Hangi
devlet düşünceleri seçtiyse, o toplum kısıtlanmayan düşünceleri düşünebilir.
Devlet yönetenleri, renklerini
kalkındırabilmeleri için, hangi ögeleri seçtiyse ona göre insanlara iş bulur ve
bu insanlar işlerini verilen süre içerisinde yapabilirlerse ödüllendirilir,
belirtilen süre içerisinde işlerini tamamlayamazlarsa cezalandırılırlar. Bu
ödül ve ceza sistemi köleliğin bir parçası gibi değil, özgürlüğün simgesi
olarak, bebeklikten beri insanlara enjekte edilmiştir.
Devletler arası sınır yoktur.
Bütün devletler iç içedir. Devletlerin seçtiği renkler haricinde o toplumlar,
farklı renkte elbise, ayakkabı, şapka, giyemezler; farklı renkte alet,
araba, vb. araçları kullanamazlar; farklı
renkte ulaşım aracı kullanamazlar, farklı renkte hiçbir şey olmaz. Renkleri bir
birine karıştıran insanlar cezalandırılır veya renkleri karıştıran insanları
devletlerine şikayet ederlerse ödüllendirilirler.
İnsanlar üreme ve çoğal konusunda
iki renk olmak zorundadırlar. Aynı renkteki insanlar cinsel ilişki kuramazlar.
Doğan bebek, 15 yaşına geldiğinde anne veya babalarından birinin rengini seçmek
zorundadırlar. Farklı bir seçim yaparlarsa, o renkte kalırlar ancak
cezalandırılırlar.
Farklı renkteki insanlar
birbirini yargılayamazlar.
Devlet yöneteni seçimi ise, en
fazla ödül alan kişi tarafından seçilir.
Devletler arası savaşlar sadece
geceleri yani güneş yokken, renkler ayırt edilmediği takdirde yapılır. Yoksa
devletler renkler arası örgütlenme olur. Geceleri kimse bu renkleri ayırt
edemeyeceği içi böyle bir kanun ortak olarak kabul edilmiştir.
Renkleri zıt olan devletler de
huzur yoktur. Çünkü insanlar anlaşamazlar. Renkleri birbirine yakın olan
devletler, yılın belirli günlerinde toplantı düzenleyebilirler.
İnsanlar yaşadıkları sürece yıl
sonu topladığı ödüllerle cezaları karşılaştırırlar. Ödüller cezalardan fazla
ise yaşamaya devam ederler. Ödülleri cezalarından az ise birkaç gün içinde
vefat ederler. Ödülleri ile cezaları eşit ise, bir sonraki yıl içinde eşitliği
bozamazlarsa idam edilirler.
Devletin kendi renkleri arasında
koyduğu kanunlar ve yasalara karşı çıkanlar, ya cezalandırılır yada üç renge
boyanıp yaşamına son verirler. Bu da toplumlar için en istenmedik şeylerden bir
tanesidir.
Bu dünyada ya ödül alırsın yada
cezalandırılırsın. Ancak buna renk sahipleri devletler karar verirler.
uğur karadeniz(ütopya - son deneme)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder