Boşlukta hissediyorum bu aralar. Daha önce bir kaç kez hissetmiştim bunu. Fakat bu kez farklı; farklılıktan öte, boşlukta hissetmek yetmiyormuş gibi üstüne birde boşlukta sıkışıp kaldım. Buna sebep olan nedir, ne içindir, kimdir, nasıl sorularına cevap aramak bile boş.
Hadi her şeyi geçtim, hayaller ve amaçlar doğrultusundaki sinüs eğrisi bile parazitli. Arada bir kesilen bir sinyal misali..
Yani hayatımızda ki eğriler ve doğrular o kadar çok çarpışıyorlar ki, inanın; sıkışıp kaldığınız yerde bile boşlukta hissediyorsunuz. Ters psikoloji ve kısır döngü. Tek bir çıkış var.
Yeniden başlamak. Yeniden başlatmak.
Fakat şarkıcının dediği gibi değil; sil baştan başlamak yerine silmediklerimizden aldığımız derslerin, tecrübelerin grafiği doğrultusunda hareket etmek gerek.
Birde silemediklerimiz var. Fabrika ayarları gibi..
Boşlukta hissetmek diyordum. O kadar garip bir duygu ki, anlatmakta güçlük çekmek haricinde bunu anlatırken bile boşlukta olmanın verdiği o garip his.. Bu boşluğu doldurmak gerek. Birde, sıkışıp kaldığımız o boşluğa da el atmak gerek.
İşin içinde birde bu boşluktan ve sıkışıklıktan kurtulmak isterken, o kadar çabaya rağmen tıkanmak da var. Soluk soluğa kalmak ve kaldığınız bu soluksuz geçen zamanda keşkeler diyarına dalmak, işte bu paha biçilebilir bir durum.
Bazenler, çoğalır. Büyür ve boşluğu doldurur. Tek fark, yine sıkışırsınız. Tek fark, bu sefer çabadan değil bazenlerden tıkanırsınız. Aslında farkın olmadığını görürsünüz. İroni diyorlar sanırım buna.
Yeniden başladığınızı düşünün.
Ancak fark edeceğiniz bir şey olacak ki, bir hayal-amaç ilişkisinde harcanan emek. İşte bu ince fakat altı kalın çizgili çizgi.. Boşluk ile sıkışmak arasındaki bağ, sizi ve beni kurtaracak olan çizgi.
uğur karadeniz